24 Kasım 2011 Perşembe

Müziği sakla


Çay suyu koydum ocağa, ve ne kadar yanlış varsa ortada, kaynamayan suya, demlenmeyen poşet çaya, ağrıyan boğazıma, çayımı şekerli yapan çay kaşığına, beyaz porselen fincana, en çok da kendi kendime, çok anlamsızca yüklendim bugün de...

O var aklımda, uyandı çünkü. Asla büyümez o. Misal sen 23 olmuşsun ama o hep bırakıldığı yaşta. (En çok seni seviyor, o'nu dersine sen götür). Bütün gece uyumadı yine heyecandan. Ben de uyumadım ama sol omzunun uzaklığından...
-Yatmalısın yerine, yarın derse gideceğiz birlikte. Yarın dersi yok, demek ki uyumasına gerek yok, çok açma televizyonun sesini, kendimi duyamıyorum hem ben yine.

''-Senin yüzünden iyice deli sanacaklar beni, hayret bişi..''

Hayret bi'şey gerçekten... Artık bu da sevmiyor beni! Anne?

Kardeşini okula götür, -Yarın dersim yok dedi ya... Olsun sen yine de götür, etkinliklere götür. Down sendromu!

Çay bitti bile, kendime not, bu beyaz porselene daha çok yüklen, ya da en iyisi tek seferde üç poşet çay atma içine...

Ben hasta olmam, öksürmem -sigara içmem çünkü-, seni özlerim, soğuğa dayanamam, çok üşürüm, ben hep üşürüm, sevdiysen hep topuklu ayakkabı giyerim, saçlarımı uzatırım, grip de olmam, sabahları seni uyandırırım -erken kalkarım çünkü-, ekmek bulursak ya da süt, kahvaltı yaparız, inan bana...

Sen o'nu, sevgilini bekle, ben sevmediğin kedilerimle haşır neşir olacağım yine. Şimdilik 4 kedisiyle yaşayan mutsuz bir kadınım, sonraları da 40 kedisiyle yaşayan aynı kadın olarak kalacağım, gelecek planlarım arasında bu da. Tek seferde kaç tanesini kucağımda uyutabiliyorum bakacağım. Burada olup beni bu skor denemesinden kurtarmazsan biran önce, çok canlar yakacağım.

Boğazlarım ağrıyor, tek bir boğazım var oysa, önemi yok, biran önce gelmezsen halüsinasyon görmeye devam edeceğim nasılsa.

Aklımı bir bankta kaybettim, güneşi beklerken üşüdüğümü bilmedim, okyanus sandım karşımdakini de, oysa dönerken nehre son kez baktım. Bakire sahillerde kumlara sorular yazdım, sana...

Müziği kıs, olmaz o kadar uyunmaz, 04:09, kendine gel...
'Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen, yüreğimi bir gün yollara atarsam... Bir gün nehir yataklarına dolarsam, korkarım suyumun çoğu senden yana akacak.'

Sana annemden söz etmeliyim. Hiç kimseyi üzmez misin sen? Elbette üzerim, bu yüzden o'nu anlatmalıyım. Sonra da kendimi, ama en çok da o'nu...
'Ama kimse, inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin...'

Bütün bunları boşverelim istersen, tam şimdi yola çıksan, ya da dahası yola gelsen?
'İhtimalsiz bir hayal yok ki dünyada, varsa bile yok farzedip yalvarırım tanrıya...'

Müziği kıs! 04:20

Çok hayat temizledim ben otel odalarından, sıkıldım bazı bazı, oturdum buggs bunny izledim. Dantel çoraklar giydim rengarenk. 11-13 arası, yaş arası, saat arası... Alakayı kurabilseydin sana da aşık olurdum, hatta en çok sana şık olurdum.

Anna olarak imzamı bıraktım, notlar bıraktım odalara, incil sayfalarına... Carl Sagan görseydi Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı'nı bana adardı, torununa değil. Oteldeki 'patolojik kız' olmamdan mutluydu birisi. Sahip olduğum sırların beni göründüğünden çok farklı kılıyor olmasından da mutluydu. Öyle ya da böyle göründüğüm gibi olmadığımı bilmek o'nun için güzeldi. sonra beni terk etti, o'nu her gün düşünmüyorum diye, hafif bronzlaşmış orta anadolu erkekleriyle aynı karelerde yer alıyorum diye... Ne acı!

Odalardan yaşanmışlık kazıdım, bazıları çıkmadı, öyle derin izler vardı komodinlerde, hele de aynalarda...
Yağmur yağdı, bütün okyanus uyandı, ben gemiler yüzdürdüm poşet poşet... Poşetten gemi mi olur, kağıttan yapmak lazımdı, ama ben yağmur işlemesin içlerine dedim.

Yıllarca kanıma karışan müzikler dinledim, adamın birini aldım karşıma, dinledim. Sonra o'nu gören bir adamdan o'nu yine dinledim, londra metrosunda... Deliliğini dinledim, benzerliklerini izledim. Syd barrett, gözleri yuvalarından fırlamış... Sonra da çok yaşamamış, ölmüş zaten.

Annem hasta, bu defa çok hasta, o yüzden kediler artık dışarda, ama ben biliyorum kulübeden pek hoşlanmıyorlar. O yüzden geceleri arabanın camlarını açık bırakıyorum, torpido gözüne bayılıyor yavrulardan biri. Sabah yine kıyamet kopacak nasılsa...

Eğer biraz daha beni cevaplamazsan ben yine kötü olacağım, birkaç gün sürecek üstelik bu, canına okuyacağım.

'Denizin dibinde, demirden evdeyim. Sarpa saran bu masalda başroldeyim. Nerede görülmüş böyle alengir? Sonunu ne sen sor, ne de ben söyliyim.'

'Sorma ne haldeyim, sorma ked..'
Müziği kapa! 04:43

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder