10 Haziran 2012 Pazar

The Division Bell

Yalnız günlerimin, O'nlu günlerimin, mutlu ya da heyecanlı günlerimin, mezuniyetimin, uzun soluklu uçak yolculuklarımın, herkesten ve her şeyden uzak kalabildiğim anların, tüm kahrımın, en sevdiğim adamın, hayatımın albümü.

Bütün kıskançlıklarımdan ve art niyetimden arınıp salt duyguyla dinleyebildiğim bir albüm. 1994 yılının, altıncı yaşımın hediyesi. 
`Cluster One` esintileri ile başlıyor; sakin, vakur, aşık bir kadın gibi.. Kadının etekleri rüzgarda uçuştukça şarkı büyüyor, büyüdükçe daha çok esiyor. `What Do You Want From Me` diyor ki, olduğun yerde kal bakalım, henüz yeni başladım ben. Bir insana -her kim olursa olsun- sorulabilecek en cesur sorulardan birini soruyor. Gerçekten ne istediğini bilmeyenler için mi söylüyor, yoksa bir blöf mü bu hala zaman zaman tereddütte kalıyorum. Sanırım hiç bir zaman da gerçeği bilemeyeceğim.

Derken, `Poles Apart` çıkıyor, bana Syd'i düşündürüyor, saatlerce, günlerce hiç durmadan.. Aklıma neler neler geliyor. İlk zamanlar her yerde aynı sözleri duyar oluyorum: '..and did you know? I never thought that you'd lose that light in your eyes!' çok sonraları, 3:35'den itibaren `The Wall`'dan bir şeyler yakalıyorum. Aşık olduğum adamı bu kadar düşünmediğim geliyor aklıma, kızıyorum kendime elbette.
O'na haksızlık ettiğimi düşünürken `Marooned` yetişiyor imdadıma. Birlikte susuyoruz. Nefesiz kalıp yutkunuyoruz.
Bizi bu ruh halinden `A Great Day For Freedom` kurtarıyor. Aslında kurtarıyor mu yoksa bambaşka, daha yoğun, daha keskin bir acıya mı sürüklüyor bundan da hiç bir zaman emin olamıyorum. Salt gerçek bu!

Emin olamadığım ne kadar çok şey olduğunu düşünürken `Wearing The Inside Out` geliyor, artık güçlü görünmeye çalışmaktan bıkmışlar için, kendim için dinliyorum. `Rick Wright`'ın sesini duymayalı ne kadar oldu diye düşünürken, bundan da vazgeçiyorum.

The Wall'daki `Pink` gibi, tek kişilik koltuğuma, televizyonun karşısına geçiyorum, yalnız bir farkla, benim televizyonum hep kapalı. Benim de kolumda `Mickey Mouse` saatim var. Aynı kolumu koltuktan aşağıya sarkıtıyorum hatta.

`Take It Back` önceden yer parsellediğim bir şarkı. Üstünde fazla durmuyoruz o yüzden, yalnızca dinliyoruz, albümü her baştan alışımızda yalnızca bir kez. Asla tekrara girmiyoruz. Yoksa çok fena şeyler olabilir.

`Coming Back To Life`, Gilmour'un o ilahi sesiyle can verdiği, naif şarkı. Bu defa, sahi neredeydin sen dediğim adam için.. 

Albüme adını veren `Douglas Adam`'ı çağrıştıran bir şarkı var benim için. `Keep Talking`.  'For millions of years mankind lived just like the animals. Then something happened which unleashed the power of our imagination. We learned to talk. ' Aslında şarkının bu kısmı yalnızca Stephen Hawking ile ilgili ve onun sesi. Sanırım bana önce `The Hitchhiker's Guide To The Galaxy`'yi -neden bilmiyorum, bilinçaltıma inmek gerek- anımsattığı için Adams geliyor aklıma. Ya da babamla bitmek bilmeyen bir iletişim sorunumuz olduğu için..
Her neyse, şarkı bitiyor zaten. `Lost For Words` başlıyor, canım yanıyor. Haykırasım geliyor, kimse duymayacaksa bağırıp çağırmanın ne anlamı var diyorum. Tek başınayken sinir krizi geçiren birini gördünüz mü siz hiç? 
Bitti.
Buraya kadar.

`High Hopes`. 

Pink Floyd albümleri, şarkıları, tanrıları söz konusu olduğu zaman asla bir kıyaslamaya girmeyen ben burada duruyorum. Öldüğüm zaman çalınmasını istediğim şarkı geyiğini bırakalı yıllar oldu ancak yine de kayıtlara geçsin istiyorum. Bu çanlar bir gün sonumu getirsin, getiremiyorsa da gelsin hazıra konsun. Ben duyarım. Nerede olursam, ne konumda olursam olayım, duyarım!  

Not: Mezar taşıma da klibini yansıtabilirlerse çok manidar olur.

1 yorum:

  1. Yazınızı çok beğendim bu albüm benim içinde bir çok şey ifade ediyor high hopes u her dinlediğimde çocukken mutlu olduğum hiç birşeyi kafama takmadığım yıllar aklıma geliyor ve o yıllara bir daha dönemeyeceğimi aklıma getirip üzüyorda birazda,ama yinede çocukluk yıllarımı tekrar yaşıyor gibi oluyorum her dinlediğimde.Yazınızda bir kısım dikkatimi çekti ''albümü her baştan alışımızda yalnızca bir kez. Asla tekrara girmiyoruz. Yoksa çok fena şeyler olabilir.''Burdaki yazınızda şöyle bir anlam çıkardım kendimce bir şarkıyı ard arda dinlediğimde bir süre sonra anlamını yitirmeye başlıyor ve derinden hissedememeye başlıyorum yani bende böyle oluyor siz ne demek istediniz bu sözlerinizde çok merak ediyorum.

    YanıtlaSil