14 Şubat 2012 Salı

Rüya (13 Şubat 2012)


Akbaba kafasına sahip insan görünümlü iki yaratık tarafından yenmek üzereyim. Daha sıska olanın içinde saklanıyorum, bunu fark ediyor ve beni karnımdan yemeye başlıyor. Aile bireylerimden bir topluluk görüyorum ileride, ilk önce bağırmakta tereddüt ediyorum. Çünkü bu yaratığı daha çok sinirlendirebilir. Beni yemeye başladığı an tereddütüm kesinlik kazanıyor, var gücümle bağırıyorum. Duyma yetilerinin olmadığını fark ediyorum. Sakinliğini bozmayıp aralarında dedikodu yapmaya devam eden aile bireylerim yavaş adımlarla bize yaklaşıyor. İşaret diliyle yaratıkları çaya davet ediyorlar, bunu reddetmeleri üzerine de yeni teklifleri çok özel bir kahvemizin olduğu ve dilerlerse ondan içebilecekleri... Bu teklif onlara çok cazip geliyor, içinde olduğum yaratık çıkmama izin veriyor, birlikte eve doğru yürüyoruz. Evin bahçesine geldiğimizde anlıyorum ki burası çok iyi tanıdığım bir adama ait.
Bir daha oraya gideceğimi düşünmediğim bir anda kendimi orada bulduğumda oldukça duygulanıyorum. Yaratıkları ve başımdaki dertleri unutup girişteki taş merdivene oturuyorum. O'nu düşünüyorum. Birden içeride olabileceği gerçeği, nereden geldiğini bilmediğim türden bir mutluluk yaşamamı sağlıyor. Diğerleriyle birlikte içeriye giriyorum. Ancak girer girmez yıllardır orada yaşadığımızı anlıyorum. O yok, çoktan gitmiş.

Yaratıklarla olan sorunu biran önce çözmezsem karnımdaki yaraların büyüyeceğini ve yok olacağımı biliyorum. Kahve yapmak için mutfağa giriyorum, peşimden geliyorlar. Onları neyin öldürebileceğini düşünürken mutfak çakmağıyla birini yakmaya çalışıyorum. İşe yaramıyor. Beni içeride beklemelerini, onlara çok sevecekleri bir kahve pişireceğimi söylüyorum. Anlamıyorlar, içeriyi işaret ediyorum elimle, gidiyorlar. Pişmekte olan kahveyi fincanlara alıyorum, onların kahvesine her iki baş parmağımın dibinden söktüğüm ayak tırnağımı ilave ediyorum. Baş parmaklarımdan yayılan acı karnımda toplanıyor. Midem bulanıyor.
İçeriye götürdüğüm kahvelerden özel olanını yanlışlıkla bir genç kız alıyor. Yapmaması için ona işaret vermeye çalışıyorum, anlamıyor. Sonra diğerlerinin beni duyamadığı geliyor aklıma ve kahveyi içmemesini yanındaki yaratığa vermesini söylüyorum, beni bu sefer anlıyor. Bu kadını tanıyorum, bayan G. bu. O'nun eski sevgilisi. Oldukça çirkin bulduğum bir yüzü var ancak yine de ona saygı duyuyorum. Kahveleri içen adamlara hiç bir şey olmuyor. Beni yemeleri için dışarı çıkarıyorum onları. Bayan G de bizimle geliyor, hiç konuşmuyoruz. Merdivenlerde beni dudaklarımdan öpüyor, oldukça seviyorum bunu. Dudaklarımız ayrıldığında yaratıkların da gitmiş olduğunu görüyorum.

Aynı eve farklı bir kapıdan girmeye çalışıyoruz. Girer girmez bu defa evin eski dekoruna kavuştuğunu görüyorum ve O'nu yatak odasında bulabileceğimi düşünüyorum. Evde yaşayan bir kadın daha var, o sırada henüz duştan çıkmış olan bu kadın bornozunu arıyor. Benim üzerimdeyse siyah bir gecelik ve hırka var. Çok komik göründüğümü ve biran önce O'nu bulup odamıza çekilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Duştan henüz çıkmış olan kadın bir Amerikalı. Tam ona uzatacakken yanlışlıkla bornozunu yere düşürüyorum, çok sinirleniyor. Özür dilemeye çalışırken O geliyor. Sarılıyoruz, bir cümleye sığdırabildiğim kadarıyla, onu ne kadar çok özlediğimi, başıma neler geldiğini, onu bir daha asla bırakmayacağımı anlatmaya çalışıyorum. Hiç konuşmuyor. Ayaklarımı gördüğünde beni banyoya götürüyor, burası şimdi eskisinden daha büyük görünüyor gözüme. Üstüme kapıyı kilitliyor, içeride yalnız kalıyorum. Küvet gittikçe büyüyor ve içi kadın saçlarıyla doluyor, mide bulantım artıyor. Biran önce oradan çıkmazsam boğulacağımı düşünüyorum. Yerler nereden geldiğini bilmediğim bir suyla kaplanıyor, neyse ki tam o sırada kapı açılıyor. Bayan G. Bana yardım etmek için orada olduğunu söylüyor ve onunla gitmemi istiyor.

Birlikte dışarı çıkıyoruz, aynı merdivenlerde beni öpmek istiyor. Bir basamak yukarı çıkıyorum ve böylece 7-8 santim kadar olan boy farkımızı kapatabileceğimi düşünüyorum. Ben çıktıkça o da bir basamak yukarı atlıyor, bu şekilde bir tavan arasına kadar çıkıyoruz. En sonunda çıkılacak bir basamak kalmadığında onu artık istemediğimi söylüyorum. Ağlamaya başlıyor. Öyle çok ağlıyor ki gözyaşları merdivenlerden akıyor ve o an banyodaki suyun nereden geldiğini anlıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder