12 Şubat 2012 Pazar

The Last Supper



Sinirle alınmış her karar sarsılmaz bir inançtan güç alır. Ne yaparsam yapayım, hayatıma giren bu adamla takip mesafemi korumaya çalışmaktan kendimi alamıyorum. Uyuyamıyorum. Karanlığa alışamıyorum. Ellerimden bira kokusu yayılıyor. Oysa çok uzun zamandır bira içmiyorum.

Biran önce ayak bileklerimi boğmalı, cinayeti onun üstüne yıkmalıyım. Yoksa her şey için çok geç olacak.

Son akşam yemeğimizin üstünden otuz iki gün geçmiş olmasına rağmen ben on yedi gündür aynı ojeli parmaklarla pedal çeviriyorum. Durmadan, deli gibi kendi etrafımda dönüyorum. Bir on yedi gün daha geçse silinmeyecek olan bu ojeler  bir reklam panosunu andıran ayaklarımda dayanıklılığın sembolü haline geliyor. Ne zaman onlara baksam ıslanıyor ayaklarım. Bir göz yaşı halinde düşüyorum. Çok geç kaldım.

Ölüm arzumu bastırmak için daha çok kitap okumalı, daha sık seyahat etmeli, doyumsuz olan arzumu bu şekilde oyalamalıyım.

..ve bekliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder