14 Ekim 2014 Salı

Şubat, 2014

Son derece huzursuzum.
İşe gitmem gerek ama kalbim paramparça. Nefes almakta zorlanıyorum, sanki biri iki eliyle boğazıma yapışmış.
O'nu birdaha görmek istemiyorum, O'na rezil bir adam olduğu için her şeyin bittiğini haykırmak istiyorum. Mutsuzum, kırgınım, kızgınım.
İşe gitmem gerek.
Ayaklarımdan beton zemine tutturulmuş gibiyim. Gece yarısını çoktan geçtim. Asıl sorunun ne olduğunu bilsem de kayboldum. Tanıdığım herkesin ihanetini üstümde taşıyorum. Çok ağır geliyor.
Başarısızlıklarla dolu bir özgeçmişim, hayal kırıklıklarım, istenmeyen bir kimliğim var geride.
Hemen o an karar veriyorum.
İşi bırakıyorum, hem zaten haketmediğim bir konumdayım.
Hem zaten olmak istediğim yerde de değilim.
Kişisel tarihim gözlerimin önünde geçit töreni yapıyor, canım yanıyor çünkü son bir yılımı çok seviyorum. Kararlar alıyorum, pek çoğundan vazgeçiyorum, kimisini hemen uyguluyorum. Seyahat ediyorum, ama ne fenadır ki attığım her adımda O'ndan biraz daha uzaklaşmak yerine O'nu daha çok özlüyorum. O'nun tek yaptığı şeyse beni suçlamak. Gelecekteki yaşantım için öğütler vermek. Üstelik aldatılan benken.
Sevgimden şüphem yoktu.
Gittiğim yerde uçsuz bucaksız arazinin ortasında o ağaca bakıp bunu düşünüyordum.
Hislerimi yeniden kazanıyordum. Ağaca hayranlık duyuyordum.
O gün orada sayısız karar alıp bugün yalnızca birinin peşinden gidiyorum.
Sınırsız bir arzum, peşinden durmadan koşabileceğim bir tutkum var.
Beni doğayla bütünleştiren bu kararı son bir yıldır belleğime ilmek ilmek işliyorum.
Toprak beni seviyor. Ben de onu her fırsatta bağrıma basıyorum.
Artık kendimi beş yıl sonra o ağacın altında gökyüzünü izlerken görüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder