13 Kasım 2012 Salı

Geriye, başlangıca.



Ben burada oturuyorum, tek başıma. Arada yanımdan geçenler oluyor, dönüp bakanlar, bakıp daha hızlı adımlarla yoluna devam edenler, bir de iki adım sonra tökezleyenler.. Ben, köklerinden kurtul, onlar gibi olamazsın artık sen, denildiği halde bana, Türk kadınının gözlerindeki endişeyle caddelerde yürüyorum, belki de bunu işitiyorsun.
Şimdiye kadar olması gerekeni yaptığımız gibi, geç kaldığımız günlerin acısını çıkarmak isteyişimiz, sonra birden düşmemiz gibi. Düşüp yeniden ayağa kalkmak istemeyişimiz, yerin dibine sokacak olanı bekleyişimiz gibi, kimseye hiçbir şey anlatamayacak olmamız, kabullendiğimiz halde beklememiz gibi. Sonra o bir kişiye dünyayı dar etmemiz, zaten dünyanın dar olduğunu idrak etmemiz gibi.
Soru sormayı bırakalı bir asır var, bu böyle olmamalıydı demeyi öğrendiğim günden beri içimi kemirmekten başka yaptığım hiçbir şey yok. Üstelik birine; 'gitme kal' derken, kendime; ne yaparsan yap asla geri dönme diyorum, mesele çok basit, aklı başında biri olarak kalabilmek adına tüm çabam. Şimdiyse yorgunluktan ölüyorum.
Sev beni, sev! Yalvarırım beni sev..


O gece Kadıköy'de karşımızda iki yol vardı, biz aynı sebepten karanlık olanı seçtik. Birbirimize güvenmediğimiz için, biri diğerini yarı yolda bırakamasın diye aynı karanlık yola el ele girdik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder