15 Aralık 2011 Perşembe

18 Haziran 2011


Takvimin ilk sayfası gittiğin, son sayfasıysa döneceğin tarihi gösteriyor. Hiç bir gün eksilmiyor sayfalar, çünkü O, 'Gittiğin gün hayat durdu' diyor. Ağlamaya başlıyorsun. Devam ediyor anlatmaya annen;

-Senin için acı çekmeye sen doğmadan başladım. Önceliğim seni oradan söküp atmaktı ama sen buna asla izin vermedin. Kullandığım onlarca ilaca rağmen üstelik.. Seni doğurduğumda kanı çekilmiş bir bebektin, hala beyaz oluşunun bir nedeni de bu.

-Elimi ilk kez bıraktığın gün üstünden çıkardığın, sen kokan beyaz tişörtüne sarılıp yatağına uzandım. Geri dönene kadar sen, bir daha asla nefes alamayacağımı düşündüm. Ellerimi, sesimi kaybettim. Fotoğraflarından seni söküp alamadım bu yüzden. Senin müziklerinde seni aradım, fazla uzağa gitmiş olamazdın. Birkaç saat sonra sesini duyduğumda önce parmaklarımın her biri yavaş yavaş eklem yerlerinden doğdu. Sesimi kazanmam yalnızca saniyeler aldı, 'Geri dön' diyebilmek için lazımdı bana, onsuz olmazdı.

-İlk büyük kavgamızı ettiğimizde sana bir mektup yazıp başucuna bıraktım. Yanındayken sana hasret kalmak beni buna mecbur bıraktı. Hala cüzdanında taşıdığın o mektubu her okuyuşunda ağlıyorsun, bense seni yalnızca seviyorum.

-Sen ve ben başkalarının nefretine yol açtık. Bizi gerçekten görebilenler çocuklarından, anlayabilenlerse annelerinden nefret ettiler.

-Aşık olduğun adamı sorduğumda bunu nasıl anladığımı merak ettin, hala ediyorsun. Dizlerim yara bere içinde kaldı dedim sana, kanamayı durduramadım. Ama en önemlisini asla söylemedim. O'na yazdığın mektubu 2 yıl 6 ay sonra okudun bana, canım yandı ve ağlamaya başladım, durmanı istedim, durmadın.

-Gittiğin gün bir takvim buldum kendime. Uçaklardan nefret ettim, seni benden uzaklaştıran kapitalizmden, yanında olan herkesten nefret ettim. Her birine minnet borçlandım. Üstünden geçtiğin okyanuslarda boğulabilirdim. Oysa önce kıtaları parçalamalıydım. Böylece seni kendime yaklaştırabilirdim, yapamadım. Bunun yerine takvimin her bir sayfasını, ilk sayfası gittiğin günü gösterene kadar kopardım.

-Son gününde çay içtiğimiz kafede tek başıma oturdum. İki çay söyledim. Seni cezalandırdım. Yokluğunda seni hayalimde var ettim, tek bir farkla buz kesmiş ayaklarına kadar gerçektin. Bir sigara yaktım, senin için sigara kokusu anne kokusu demekti, dumanını içime çektim. Bir kez daha Tanrı'nın olmayışına lanet ettim.

-Canım kızım, başımın çaresine sensiz bakamadığım, gerçek bir anne olamadığım için hep üzgün olacağım. Saçlarımı sana daha çok benzeyebilmek adına düzenli aralıklarla kesmeye devam edeceğim ya da uzatacağım. Kardeşlerine veremediklerimin üstesinden seni sevmeye devam ederek geleceğim. Her şey için çok geç olmadan benimle kal! Yoksa buharlaşıp yok olacağım.

-Seni seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder