12 Şubat 2013 Salı

''Unutmak, yaratmaktır. Kendini yeniden yaratmaktır.''




Erich Fromm'un Greatness and Limitations of Freud's Thought  isimli kitabını okuyorum. Kitaba tam 8 günlük bir beklemenin ardından ancak sahip olabiliyorum. 'Sahip olmak' kelimesinin anlamı üstüne yoğunlaşmışken kitabı bir çırpıda bitiriyorum. Yutkunmakta zorlandığımı düşünüyorum.

'Düşünülemeyen şey aynı zamanda dile getirilemeyendir. Çünkü dilde onun karşılığı olan bir sözcük yoktur.'

Fromm'un bu kitabı üzerine daha sonra uzun konuşmalar yapabileceğim bir adam tanıyorum. O konuşmaları yaptığımda kitaba yeniden döneceğim ve bu bambaşka bir yazının konusu olacak. Şimdi önceliğim sayfaları elimde kalan 81 basımı bu kitabı Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu ile Jasques Lacan'ın Kuramı Üzerine Beş Ders isimli kitapların arasına koyup dengede kalmasını sağlamak. Ancak ağırlığımı sağ ayağıma verdiğimde kitaba hep aynı şey oluyor, ön kapağı Max Weber'e yaslanıyor. Üniversite'de ikinci sınıfı okuduğum yıllarda bir dönem Makro İktisat dersi aldığımı hatırlıyorum. Çok sonraları Amerika'da yaşadığım sırada dersin hocası tarafından mail yoluyla taciz edildiğim de geliyor aklıma. Bu anıyı acıya çevirdiğim anda Freud ile bastırma ve bilinçdışı üzerine konuşalım istiyorum.

O'na aldığım plağı çöpe attığım için vicdan azabı duyuyorum. Kararı on dakika daha erken vermiş olmayı ne de çok istiyorum. Otobüste unutulmuş hissi yaratacak olan o paket böylece başkalarının hayatında beni trajik bir anı gibi yaşatabilirdi. O'na benziyorum. Ölümsüz olmaya çalışıyorum. Neden daha çok kadın istediğini artık biliyorum. O'nu seviyorum.

2008 yılından beri umutsuzca sevdiğim adamı da bir gecede Charles Mingus dinlerken unutuyorum ve bir saplantıyı kaybederken aynı anda yeni bir tanesini ediniyorum. Hayatımın bir dönemini oluşturan bu üç adamdan en az ikisini sonsuza dek seviyorum. İçlerinden biri daima dışarıda kalıyor, ona da aşık olarak skoru eşitliyorum.

2 yorum: