Her birinizi, artık kısacık kestirdiğiniz saçlarınıza rağmen, hala tanıyabiliyorum.
21 Aralık 2011 Çarşamba
15 Aralık 2011 Perşembe
18 Haziran 2011
Takvimin ilk sayfası gittiğin, son sayfasıysa döneceğin tarihi gösteriyor. Hiç bir gün eksilmiyor sayfalar, çünkü O, 'Gittiğin gün hayat durdu' diyor. Ağlamaya başlıyorsun. Devam ediyor anlatmaya annen;
-Senin için acı çekmeye sen doğmadan başladım. Önceliğim seni oradan söküp atmaktı ama sen buna asla izin vermedin. Kullandığım onlarca ilaca rağmen üstelik.. Seni doğurduğumda kanı çekilmiş bir bebektin, hala beyaz oluşunun bir nedeni de bu.
-Elimi ilk kez bıraktığın gün üstünden çıkardığın, sen kokan beyaz tişörtüne sarılıp yatağına uzandım. Geri dönene kadar sen, bir daha asla nefes alamayacağımı düşündüm. Ellerimi, sesimi kaybettim. Fotoğraflarından seni söküp alamadım bu yüzden. Senin müziklerinde seni aradım, fazla uzağa gitmiş olamazdın. Birkaç saat sonra sesini duyduğumda önce parmaklarımın her biri yavaş yavaş eklem yerlerinden doğdu. Sesimi kazanmam yalnızca saniyeler aldı, 'Geri dön' diyebilmek için lazımdı bana, onsuz olmazdı.
-İlk büyük kavgamızı ettiğimizde sana bir mektup yazıp başucuna bıraktım. Yanındayken sana hasret kalmak beni buna mecbur bıraktı. Hala cüzdanında taşıdığın o mektubu her okuyuşunda ağlıyorsun, bense seni yalnızca seviyorum.
-Sen ve ben başkalarının nefretine yol açtık. Bizi gerçekten görebilenler çocuklarından, anlayabilenlerse annelerinden nefret ettiler.
-Aşık olduğun adamı sorduğumda bunu nasıl anladığımı merak ettin, hala ediyorsun. Dizlerim yara bere içinde kaldı dedim sana, kanamayı durduramadım. Ama en önemlisini asla söylemedim. O'na yazdığın mektubu 2 yıl 6 ay sonra okudun bana, canım yandı ve ağlamaya başladım, durmanı istedim, durmadın.
-Gittiğin gün bir takvim buldum kendime. Uçaklardan nefret ettim, seni benden uzaklaştıran kapitalizmden, yanında olan herkesten nefret ettim. Her birine minnet borçlandım. Üstünden geçtiğin okyanuslarda boğulabilirdim. Oysa önce kıtaları parçalamalıydım. Böylece seni kendime yaklaştırabilirdim, yapamadım. Bunun yerine takvimin her bir sayfasını, ilk sayfası gittiğin günü gösterene kadar kopardım.
-Son gününde çay içtiğimiz kafede tek başıma oturdum. İki çay söyledim. Seni cezalandırdım. Yokluğunda seni hayalimde var ettim, tek bir farkla buz kesmiş ayaklarına kadar gerçektin. Bir sigara yaktım, senin için sigara kokusu anne kokusu demekti, dumanını içime çektim. Bir kez daha Tanrı'nın olmayışına lanet ettim.
-Canım kızım, başımın çaresine sensiz bakamadığım, gerçek bir anne olamadığım için hep üzgün olacağım. Saçlarımı sana daha çok benzeyebilmek adına düzenli aralıklarla kesmeye devam edeceğim ya da uzatacağım. Kardeşlerine veremediklerimin üstesinden seni sevmeye devam ederek geleceğim. Her şey için çok geç olmadan benimle kal! Yoksa buharlaşıp yok olacağım.
-Seni seviyorum.
7 Aralık 2011 Çarşamba
Çocukluk Korkusu
Üsküdar Verem Savaş Dispanseri sıkıntıdır, teşhisi çoktan konmuş bir kadın için taşıdığı sırrın ağırlığıyla yitip gitmektir. O ve onun gibi kadınlar önceden belirlenmiş bir kaygıyla yürürler, ceplerinde çocuklarını taşırlar.
Çok şey bilen bir çocuk sıfatından oldukça uzaktın ama yaşının 9 olması bir yerlerde seni ele veriyordu. Kaçamazdın, yediğin portakal kabuklarını annen görmesin diye masanın altına saklanırdın. Öyle kötü şeyler olacağını bilseydin yemezdin o kabukları.
Sana annenin verem olduğunu söylediklerinde küçük bir arkadaş edindin kendine. Adını bilmediğin bu yaratık her gece ziyaretine geldi, sana korkmaman gerektiğini çünkü annenin ölmeyeceğini söyledi. Haklı çıkması tanımadığın insanlara hep daha çok güvenmeni sağladı. O'nu asla unutamadın. Salonun mermer zemininde bekledin uzun süre, ayakların buz kestiğinde koşar adım yatağına koştun. Şimdi, hissettiğin mutluluğun kaynağını biliyorsun. Soğuyan ayakların yatağı daha sıcak kılıyordu, senin bunu keşfetmen 13 yılını aldı.
Caz ile blues'un ayrımını yapamadığın yıllarda bir ağaç çizdin kendine, dallanıp budaklanan benliğiyle yaprakları yeşile boyadın. Artık bu ayrımı yapabiliyordun, ağacın geri kalanını boyamadın.
6 Aralık 2011 Salı
İstasyon
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)